“Vena umbilicalis” terimi, Latince “damar” anlamına gelen “vena” ve “göbeğe ait” anlamına gelen “umbilicalis” kelimelerinden gelir. İlk olarak 1615 yılında İngilizce olarak kullanılmıştır.
Göbek damarı, plasentadan fetüse oksijenli kan taşıyan fetal dolaşım sisteminin bir parçasıdır.
- Eşleştirilmiş bir yapıdır, yani vücudun her iki tarafında bir tane vardır.
- Zamanında doğmuş bir fetüste yaklaşık 20 santimetre uzunluğundadır.
- Bir ucu plasentaya, diğer ucu karaciğere bağlıdır.
- Doğumdan sonra kapanır ve karaciğerin yuvarlak bağı adı verilen lifli bir kordon haline gelir.

İçindekiler
Anatomi ve İşlev:
Gelişmekte olan fetüste göbek damarı oluşur ve göbek kordonunda bulunan ana damardır. Kordonda genellikle iki umbilikal arter ve bir umbilikal ven bulunur. Göbek damarı, plasentadan oksijen açısından zengin kan ve besinleri doğrudan fetüse taşır.
Umbilikal ven plasentadan ayrıldıktan sonra fetüsün vücuduna göbek deliğinden girer ve karaciğerin ön kısmı boyunca ilerler. Kan akışının çoğu daha sonra karaciğeri atlayarak şant yapan bir damar olan duktus venosus yoluyla inferior vena kavaya yönlendirilir.
Doğumdan Sonra Kapatma:
Doğumdan birkaç dakika sonra göbek damarı ve duktus venosus kapanır. Kan damarları büzülür ve kendilerini etkili bir şekilde kapatır, böylece yenidoğanın dolaşım sistemini kan akışını yeniden yönlendirmeye zorlar. Zamanla, kapalı göbek damarı, karaciğer fissüründe bulunan karaciğerin yuvarlak bağı (veya ligamentum teres hepatis) adı verilen fibröz bir kordona dönüşür.
Klinik Önem:
Belirli klinik senaryolarda göbek damarı çeşitli müdahaleler için kullanılabilir. Örneğin yenidoğan acillerinde yenidoğanın dolaşımına acilen ihtiyaç duyulursa göbek damarı sıvı, ilaç uygulaması ve hatta kan transfüzyonu için kullanılabilir.
Ayrıca umbilikal ven portosistemik şant ameliyatlarında kanal olarak da kullanılabilmekte, portal hipertansiyon gibi spesifik karaciğer hastalıklarında tedavi seçeneği olarak kullanılmaktadır.
Tarih
Vena umbilicalis, fetüste plasentadan fetüsün karaciğerine oksijenli kan taşıyan bir damardır. Doğumdan sonra vena umbilicalis’e ihtiyaç kalmaz ve kapanır.
“Vena umbilicalis” teriminin etimolojisi nispeten basittir. Latince “vena” kelimesi basitçe “damar” anlamına gelirken, “umbilicalis” “göbeğe ait” anlamına gelir. Terim ilk olarak 1615’te İngilizce olarak kullanıldı ve o zamandan beri sürekli olarak kullanılıyor.
Vena umbilicalis’in tarihi de nispeten basittir. Bu damar fetüste bulunur, ancak doğumdan sonra kapanır. Vena umbilicalis’in ilk ne zaman evrimleştiği tam olarak bilinmemekle birlikte, erken memelilerde mevcut olduğu düşünülmektedir.
Vena umbilicalis fetal dolaşımda önemli bir rol oynar. Plasentadan fetüsün karaciğerine oksijenli kan taşır. Doğumdan sonra akciğerler çalışmaya başlar ve vena umbilicalis’e artık ihtiyaç yoktur. Kapanır ve karaciğerin yuvarlak bağı adı verilen lifli bir kordon haline gelir.
Vena umbilicalis nispeten basit bir yapıdır, ancak fetal dolaşımda önemli bir rol oynar. İnsan vücudunun anne karnındaki hayata nasıl adapte olduğunun büyüleyici bir örneğidir.
Kaynak:
- Moore KL, Persaud TVN, Torchia MG. The Developing Human: Clinically Oriented Embryology. 10th edition. Philadelphia, PA: Elsevier; 2016.
- Sacks L, Schiller M. The Umbilical Vein: The Largely Ignored Counterpart to the Umbilical Arteries. NeoReviews. 2019;20(8):e464-e471.