Tahmini okuma süresi: 3 dakika

“Pembrolizumab” adı, monoklonal antikorların adlandırılması için oluşturulan kurallara uygundur. Bu bağlamda “-mab” son eki “monoklonal antikor” anlamına gelir. “-lizu-” ekinin belirli bir standartlaştırılmış anlamı yoktur ancak ismin yapısının bir parçasıdır.

Keytruda markası altında satılan Pembrolizumab, kanser immünoterapisinde kullanılan insanlaştırılmış bir monoklonal antikordur. Lenfositlerin programlanmış hücre ölümü proteini 1 (PD-1) reseptörünü hedef alarak çalışır.

Geliştirme ve Onay: Pembrolizumab, Merck & Co. tarafından geliştirildi ve bir cilt kanseri türü olan ileri melanomun tedavisi için 2014 yılında ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından ilk onayını aldı. Onaylanması immünoterapi alanında önemli bir ilerlemeye işaret ediyordu.

Etki Mekanizması: Tümörler sıklıkla bağışıklık sistemi tarafından hedef alınmamak için belirli yollardan yararlanır. Böyle bir mekanizma, bir tür beyaz kan hücresi olan T hücreleri üzerindeki PD-1 reseptörlerine bağlanarak bu hücreleri etkisiz hale getirir ve tümöre saldırmalarını engeller. Pembrolizumab, PD-1 reseptörünü bloke ederek çalışır, böylece tümörün T hücrelerini devre dışı bırakmasını önler ve bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanımasına ve onlarla savaşmasına izin verir.

Kullanım Alanları: Zamanla pembrolizumabın endikasyonları önemli ölçüde genişledi. Artık küçük hücreli dışı akciğer kanseri, baş ve boyun skuamöz hücreli karsinomu, klasik Hodgkin lenfoma ve diğerleri dahil olmak üzere çeşitli kanser türlerinin tedavisi için onaylanmıştır. İlaç hem monoterapi olarak hem de diğer tedavilerle kombinasyon halinde etkinlik göstermiştir.

Klinik Çalışmalar ve Araştırma: Çok sayıda klinik çalışma, pembrolizumabın çeşitli kanser türlerinde etkinliğini göstermiştir. Sonuçları iyileştirmek için diğer potansiyel uygulamaları, optimal dozaj rejimlerini ve diğer terapötik ajanlarla kombinasyonları belirlemeye yönelik araştırmalar devam etmektedir.

Güvenlik ve Yan Etkiler: Pembrolizumab umut verici sonuçlar vermesine rağmen yan etkilerden yoksun değildir. Bazı hastalarda bağışıklık sisteminin aktivasyonuna bağlı olarak bağışıklıkla ilişkili advers reaksiyonlar görülebilir. Bunlar diğerlerinin yanı sıra kolit, hepatit, endokrinopatiler ve pnömoniyi içerebilir. Tüm tedavilerde olduğu gibi yan etkilerin izlenmesi ve yönetilmesi çok önemlidir.

Tarih

Pembrolizumabın geçmişi, Organon’daki bilim adamlarının programlanmış ölüm-1 (PD-1) reseptörünü ilk kez tanımladığı 1990’ların başlarına kadar uzanabilir. PD-1, bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynayan bir tür beyaz kan hücresi olan T hücrelerinin yüzeyinde bulunan bir proteindir.

Bilim insanları PD-1’in bağışıklık sistemi üzerinde fren görevi gördüğünü keşfetti. PD-1, ligandı PD-L1’e bağlandığında, T hücresinin aktive olmasını ve kanser hücrelerini öldürmesini önler.

2000’li yılların başında Organon ve Schering-Plough’daki bilim adamları, PD-1 reseptörünü bloke eden monoklonal bir antikor olan pembrolizumab’ı geliştirmeye başladı. Pembrolizumab, bağışıklık sistemi üzerindeki freni serbest bırakmak ve T hücrelerinin kanser hücrelerini daha etkili bir şekilde öldürmesini sağlamak için tasarlandı.

Pembrolizumab ilk olarak 2008 yılında bir klinik deneyde test edildi. Deney, bir tür cilt kanseri olan ilerlemiş melanomlu hastaları içeriyordu. Denemenin sonuçları umut vericiydi ve pembrolizumab daha sonra akciğer kanseri, böbrek kanseri ve baş ve boyun kanseri dahil olmak üzere diğer kanser türleri için klinik çalışmalarda test edildi.

Pembrolizumab, 2014 yılında ileri melanom tedavisi için ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylandı. Bu, bir PD-1 inhibitörünün herhangi bir kanserin tedavisi için onaylandığı ilk seferdi.

Pembrolizumab o zamandan beri FDA tarafından akciğer kanseri, böbrek kanseri, baş ve boyun kanseri, rahim ağzı kanseri ve mide kanseri dahil olmak üzere diğer kanser türleri için onaylandı. Ayrıca kolorektal kanser, pankreas kanseri ve mesane kanseri gibi diğer kanser türlerinin tedavisi için de araştırılmaktadır.

Pembrolizumab kanser tedavisinde önemli bir ilerleme olmuştur. Çeşitli kanser türleri için etkili ve iyi tolere edilen bir tedavidir. Pembrolizumab birçok kanser hastasının ve ailesinin yaşamının iyileşmesine yardımcı oldu.

Pembrolizumabın tarihindeki önemli dönüm noktalarından bazılarının kısa bir zaman çizelgesi:

1990’lar: Organon’daki bilim adamları ilk olarak programlanmış ölüm-1 (PD-1) reseptörünü belirlediler.
2000’lerin başı: Organon ve Schering-Plough’daki bilim adamları, PD-1 reseptörünü bloke eden monoklonal bir antikor olan pembrolizumab’ı geliştirmeye başladı.
2008: Pembrolizumab ilk kez klinik bir deneyde test edildi.
2014: Pembrolizumab, ileri melanomun tedavisi için FDA tarafından onaylandı.
2015: Pembrolizumab, küçük hücreli dışı akciğer kanserinin tedavisi için FDA tarafından onaylandı.
2016: Pembrolizumab, ileri renal hücreli karsinomun tedavisi için FDA tarafından onaylandı.
2017: Pembrolizumab, klasik Hodgkin lenfoma ve primer mediastinal büyük B hücreli lenfomanın tedavisi için FDA tarafından onaylandı.
2018: Pembrolizumab, ürotelyal karsinom ve mikrosatellit instabilitesi yüksek veya uyumsuzluk onarımı eksik kolorektal kanserin tedavisi için FDA tarafından onaylandı.
2019: Pembrolizumab, mide kanseri, özofagus kanseri, rahim ağzı kanseri ve hepatoselüler karsinomun tedavisi için FDA tarafından onaylandı.

Pembrolizumab halen geliştirilme aşamasındadır ve araştırmacılar potansiyel yararları ve riskleri hakkında daha fazla bilgi edinmeye devam etmektedir. Ancak birçok kanser hastası için halihazırda değerli bir tedavi yöntemidir.

Kaynak:

  1. Robert, C., Ribas, A., Wolchok, J. D., Hodi, F. S., Hamid, O., Kefford, R., … & Gangadhar, T. C. (2014). Anti-programmed-death-receptor-1 treatment with pembrolizumab in ipilimumab-refractory advanced melanoma: a randomised dose-comparison cohort of a phase 1 trial. The Lancet, 384(9948), 1109-1117.
  2. Reck, M., Rodríguez-Abreu, D., Robinson, A. G., Hui, R., Csőszi, T., Fülöp, A., … & Moro-Sibilot, D. (2016). Pembrolizumab versus chemotherapy for PD-L1–positive non–small-cell lung cancer. New England Journal of Medicine, 375(19), 1823-1833.
Facebook Yorumları