Tahmini okuma süresi: 3 dakika

Bütünsel tıp, hastayı, diğer şeylerin yanı sıra, sağlığı psikolojik, sosyal, ekolojik ve ruhsal faktörlerden etkilenen, çevre ile yakından bağlantılı bir sistem olarak gören tıbbi bir kavramdır. (Bkz; Holistik)

Bütüncül tıp, beden, zihin ve ruhun birbirine bağlılığının yanı sıra hastanın çevresiyle olan ilişkisini vurgulayan bir sağlık hizmeti yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, sağlığın psikolojik, sosyal, ekolojik ve manevi yönler de dahil olmak üzere çeşitli faktörlerden etkilendiğini kabul eder. Holizm kavramının derin felsefi kökleri vardır; çeşitli kültürlerden ve tarihsel dönemlerden düşünürler bütünlüğün doğası ve bütün ile parçaları arasındaki ilişki üzerine kafa yormuşlardır.

Erken Dönem Felsefi Temeller

Bütüncüllük fikri eski felsefi tartışmalara, özellikle de Aristoteles’in tartışmalarına kadar uzanmaktadır. Aristo genellikle “Bütün, parçalarının toplamından daha fazladır” ifadesiyle anılır, ancak bu ifade aslında 1890 yılında Avusturyalı filozof Christian von Ehrenfels tarafından ortaya atılmıştır. Holizm kavramı tarih boyunca filozofların, teologların ve bilim insanlarının ilgi odağı olmuştur.

Rönesans ve Aydınlanma Perspektifleri

Rönesans döneminde Hollandalı hümanist Rotterdamlı Erasmus, “İyileştirme Sanatına Övgü” (1518) adlı eserinde tıp ve teolojiyi “bütün insan” ile ilgilenen disiplinler olarak kabul etmiştir. Daha sonra, Alman polimat Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832) de hastalıkların anlaşılmasına bütüncül bir perspektiften yaklaşmış ve tıpta somatik ve psikolojik yönlerin daha sonra ayrılmasına karşı çıkmıştır.

Romantizm ve Holistik Hareket

19. yüzyılın başlarında, özellikle Almanya ve Fransa’da, sanayileşmenin sosyal ve kültürel etkilerine karşı bir tepki olarak bütüncül bir hareket ortaya çıkmıştır. Bu hareket, Aydınlanma’nın akıl ve rasyonaliteye yaptığı vurguyu reddeden Romantizm ile yakından ilişkiliydi. Romantik bilim insanları ve filozoflar, Isaac Newton’un yasalarından türetilen mekanistik dünya görüşünü, insan deneyiminin zenginliğini ve karmaşıklığını tehdit eden kişisel olmayan ve parçalanmış bir evren anlayışı olarak gördüler.

Christian von Ehrenfels ve Holizm Kavramı

Christian von Ehrenfels

Christian von Ehrenfels, olguların atomistik anlayışına yanıt olarak, algıladığımız şeyin tek tek unsurlar değil, bunların birbirleriyle olan ilişkileri ve içinde yer aldıkları yapısal bütün olduğunu ileri sürmüştür. Bu görüşünü açıklamak için müzik örneğini kullanmıştır: bir melodinin özü tek tek notaları inceleyerek değil, melodiyi bir bütün olarak algılayarak anlaşılabilir.

Anne Harrington çalışmasında, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra “Alman bütünlük doktrininin ırksal fikirlerle enfekte olduğu ve Nasyonal Sosyalizmin politikaları ve mitolojisi tarafından kısmen özümsendiği” (s. 22) ve bütünlük kavramının başından beri bilim ve kurtarma mitolojisi arasında bir gerilim içinde olduğu sonucuna varmaktadır (s. 19). Bununla birlikte, bütünlük düşüncesinin tarihinin birçok tarihten oluştuğunu ve Kurt Goldstein ve Max Wertheimer’da olduğu gibi, kendilerini demokratik bir temelde gören ve Nasyonal Sosyalizmi eleştiren pozisyonların da mümkün olduğunu açıkça belirtmektedir.

Günümüzde Bütünsel Tıp

Çağdaş tıpta bütüncül yaklaşımlar, hastanın yalnızca fiziksel semptomlarını değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal refahını ve çevresiyle olan bağlantılarını da göz önünde bulundurarak bir bütün olarak tedavi edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu yaklaşım, genellikle geleneksel tıbbi tedavilerle birlikte akupunktur, masaj, yoga, meditasyon ve bitkisel ilaçlar gibi çok çeşitli terapi ve tedavileri içerir.

Bütüncül tıp ayrıca hastaları sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları edinerek, stresi azaltmaya odaklanarak ve güçlü bir zihin-beden bağlantısını teşvik ederek sağlık hizmetlerinde aktif bir rol almaya teşvik eder. Sağlık hizmetlerine yönelik bu bütünleştirici yaklaşım, yalnızca semptomları tedavi etmek yerine genel sağlığı teşvik etmeyi ve hastalığın temel nedenlerini ele almayı amaçlamaktadır.

Bütüncül tıp; beden, zihin, ruh ve çevrenin birbiriyle bağlantılı olduğunu vurgulayan felsefi ve tarihi geleneklere derinlemesine dayanmaktadır. Sağlık hizmetlerine bir yaklaşım olarak, sağlık ve refahı etkileyen çeşitli faktörlerin karmaşık etkileşimini göz önünde bulundurarak tüm kişiyi tedavi etmeyi amaçlamaktadır. Bütüncül tıp, çeşitli tedavileri entegre ederek ve hastanın öz bakımını teşvik ederek, optimal sağlığı desteklemeyi ve hastalığın temel nedenlerini ele almayı, sonuçta daha büyük bir bütünlük ve esenlik duygusunu teşvik etmeyi amaçlamaktadır.


Facebook Yorumları