“Endoleak” terimi, endovasküler anevrizma onarımını (EVAR) takiben kanın anevrizma kesesi içine akmaya devam ettiği ve anevrizmanın rüptürünü önlemek olan prosedürün amacını boşa çıkaran bir durumu ifade eder. Çölyak gövdesi (veya çölyak arteri, Latince’de truncus coeliacus), üst karın organlarına kan sağlayan abdominal aortun önemli bir dalıdır. Çölyak gövdesinde veya yakınında meydana gelen sızıntı, acil müdahale gerektiren ciddi bir tıbbi durum olabilir.

Endoleak: Bu terim, ‘içeride’ anlamına gelen “endo-” ve “sızıntı” sözcüklerinin birleşimidir ve anevrizma kesesine sürekli kan akışını tanımlar.
Truncus Coeliacus: Bu Latincedir; “truncus” ‘gövde’ anlamına gelir ve “coeliacus” “boşluk” anlamına gelen “coelom”dan türetilir ve özellikle karın boşluğuna atıfta bulunur.
Endoleak kavramı, 20. yüzyılın sonlarında anevrizma tedavisinde endovasküler tekniklerin ortaya çıkmasıyla öne çıktı.

Endoleak Türleri

Endoleak’ler genellikle kaynaklarına ve özelliklerine göre tip I’den V’e kadar sınıflandırılır:

Tip I: Bağlanma yeri sızıntıları, genellikle proksimal veya distal.
Tip II: Çoğunlukla çölyak gövdesi gibi arterlerden dallanan damar sızıntıları.
Tip III: Modüler kopukluk veya yapı hatası.
Tip IV: Greftte gözeneklilik veya duvar kusurları.
Tip V: Görünür sızıntı olmadan endotansiyon.

Klinik Etkiler

Çölyak gövdesini ilgilendiren sızıntı, karaciğer, mide ve dalak gibi hayati önem taşıyan karın organlarına giden kan akışını potansiyel olarak tehlikeye atabilir. Bu, bu tür endosızıntıların tanımlanmasını ve yönetimini çok önemli hale getirir.

Teşhis

Teşhis genellikle aşağıdaki gibi görüntüleme çalışmalarını içerir:

BT Anjiyografi: Ayrıntılı damar haritalaması için.
Doppler Ultrason: Akış düzenlerini tanımlamak için.

Yönetim

Endovasküler Onarım: Sızıntıyı kapatmak için bir kateter yerleştirilmesi.
Cerrahi Onarım: Karmaşık veya büyük endosızıntılar için.

Tarih

İlk vasküler sızıntı, 1993 yılında endovasküler anevrizma onarımının (EVAR) öncülerinden biri olan Dr. Juan Parodi tarafından tanımlandı. Dr. Parodi, abdominal aort anevrizması (AAA) olan bir hastaya EVAR işlemi yaparken anevrizma kesesine hâlâ kan aktığını fark etti. Sızıntının kaynağını, alt mezenterik arter adı verilen küçük bir damar dalına kadar takip etti.

Dr. Parodi, bu tür sızıntıyı tanımlamak için “iç sızıntı” terimini icat etti. Ayrıca endoleak’in diğer iki tipini de tanımladı: endogreftin bağlanma yerindeki sızıntılar olan tip I endoleak’ler ve endogreft tarafından kapatılmayan dal damarlarından sızıntı olan tip II endoleak’ler.

Dr. Parodi’nin ilk tanımından bu yana endosızıntıların EVAR’ın yaygın bir komplikasyonu olduğu kabul edildi. Endoleak görülme sıklığı %10 ile %44 arasında değişmektedir. Endosızıntıların çoğu EVAR’dan sonraki ilk birkaç ay içinde meydana gelir, ancak daha sonra da meydana gelebilir.

Endosızıntılar ciddi olabilir çünkü anevrizma yırtılmasına neden olabilirler. Ancak tüm endosızıntıların tedavi edilmesi gerekmez. Bazı endosızıntılar kendiliğinden kapanacaktır, bazıları ise endovasküler tekniklerle tedavi edilebilir.

Endoleak tedavisi endoleak tipine, konumuna ve boyutuna bağlıdır. Tip I ve tip III endosızıntılar tipik olarak tedavi gerektirirken, tip II endosızıntılar tedavi gerektirebilir veya gerektirmeyebilir.

Vasküler endosızıntının geçmişi nispeten kısadır ancak hızla gelişen bir alandır. Endosızıntıları önlemek ve tedavi etmek için sürekli yeni teknikler geliştirilmektedir. Sonuç olarak endoleak hastalarının prognozu iyileşiyor.

Kaynak:

  1. White, G. H., et al. (1996). “Endoleak as a complication of endoluminal grafting of abdominal aortic aneurysms: classification, incidence, diagnosis, and management.” Journal of Endovascular Surgery, 3(2), 152-168.
  2. Chaikof, E. L., et al. (2002). “Reporting standards for endovascular aortic aneurysm repair.” Journal of Vascular Surgery, 35(5), 1048-1060.
  3. Parodi, J. C., Palmaz, J. C., & Barone, H. D. (1991). “Transfemoral intraluminal graft implantation for abdominal aortic aneurysms.” Annals of Vascular Surgery, 5(6), 491-499.
%d