Tahmini okuma süresi: 7 dakika

Sinonim:  atrial flutter (AFL)

Atriyal çarpıntı, tekrar giriş mekanizmasıyla tetiklenen, atriyumun taşikardiyak aritmisidir. Genellikle bir AV bloğu ile ilişkilidir. Aritmi genellikle paroksismaldir, daha az sıklıkla kroniktir ve atriyal fibrilasyona dönüşebilir.

Nedenleri

Atriyumlarda hızlı ve düzenli bir ritimle karakterize edilen bir kardiyak aritmi olan atriyal flutter, kalple ilgili çeşitli durumlardan kaynaklanabilir. Bu aritmi sıklıkla diğer kardiyovasküler hastalıklarla birlikte ortaya çıkar, ancak bazen altta yatan belirgin bir neden olmadan da ortaya çıkabilir. Atriyal flutterın potansiyel tetikleyicilerini anlamak hem tanı hem de tedavi için çok önemlidir. Burada atriyal çarpıntının çeşitli nedenlerini araştırıyoruz.

  1. Kalp Hastalığı (%40-50): Koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği veya hipertrofik kardiyomiyopati gibi altta yatan kalp rahatsızlığı olan hastalar daha yüksek risk altındadır.
  2. Yüksek Kan Basıncı (%20-30): Hipertansiyon, atriyal çarpıntı da dahil olmak üzere çeşitli kardiyak aritmilere yol açabilir.
  3. Yaşa Bağlı Değişiklikler (%10-20): Yaşlanma, özellikle 60 yaş üstü bireylerde atriyal flutter gelişme riskini artırır.
  4. Kapak Hastalıkları (%5-10): Mitral veya triküspit kapak hastalığı bireylerde atriyal fluttera yatkınlık yaratabilir.
  5. Ameliyat sonrası (%5-10): Kalp ameliyatları, özellikle bypass ameliyatları, ameliyat sonrası dönemde atriyal çarpıntıya neden olabilir.
  6. Elektrolit Dengesizliği (<%5): Anormal potasyum, magnezyum veya kalsiyum seviyeleri atriyal çarpıntıyı tetikleyebilir.
  7. Uyuşturucu ve Alkol Suistimali (<%5): Kafein, alkol ve eğlence amaçlı uyuşturucular gibi maddeler bazı durumlarda atriyal çarpıntıya neden olabilir.
  8. İdiyopatik (~%1-3): Bazı durumlarda tanımlanabilir bir neden bulunamaz.

Atriyal çarpıntı genellikle kalp hastalıklarıyla ilişkili olsa da, bunun herhangi bir fark edilebilir kalp rahatsızlığının yokluğunda da ortaya çıkabileceğini unutmamak önemlidir. Olası nedenlerin tanınması ve anlaşılması, bu aritminin etkili tanısına, yönetimine ve tedavisine yardımcı olur.

Belirtileri

Atriyal flutter, semptomların esas olarak hızlanan kalp atış hızına bağlı olduğu bir kardiyak aritmidir. Atriyal flutter devam ederse intrakardiyak trombüs oluşumu riski artar, ancak bu risk atriyal fibrilasyona göre daha düşüktür.

Risk faktörleri:

Her iki koşul da aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli risk faktörlerini paylaşmaktadır:

  • Yaş
  • Hipertansiyon
  • Kalp hastalığı (örn. kalp yetmezliği, geçirilmiş kalp krizi, kapak hastalığı)
  • Tiroid bozuklukları
  • Aşırı alkol tüketimi
  • Diyabet

Teşhis

  • Tıbbi geçmiş: Bu, fiziksel aktivite, kahve ve alkol tüketimi ve sigara içip içmediğiniz gibi yaşam tarzı alışkanlıkları hakkındaki bilgilerin kaydedilmesini içerir.
  • Fizik muayene ve kan testleri: Bunlar altta yatan diğer hastalıkları dışlamak, kan basıncını ölçmek ve nabzı kontrol etmek için kullanılır.
  • Oskültasyon: Burada doktor hastanın kalp ve akciğer seslerini dinler.
  • Elektrokardiyogram (EKG): Atriyal fibrilasyon ve atriyal flutterın kesin tanısı EKG ile konur. Kalbin elektriksel uyarılarını ölçmek için vücudun belirli bölgelerine elektrotlar yerleştirilir.
  • Uzun süreli EKG: Atriyal fibrilasyonun sporadik olarak ortaya çıktığı hastalarda uzun süreli EKG gerekli olabilir. Hasta taşınabilir EKG cihazını daha uzun süre yanında taşır.
  • Ekokardiyografi: Kalbin bu ultrason görüntüsü, kalp kası ve kalp kapakçıklarının fonksiyonunu kontrol etmek için yapılır. Tedaviye başlamadan önce kalpte kan pıhtısı oluşup oluşmadığının kontrol edilmesi önemlidir.

EKG

Atriyal çarpıntı meydana geldiğinde EKG karakteristik bir model gösterir:

  • Büyük ölçüde artmış ancak düzenli bir atriyal frekans (200-350/dak).
  • Sıfır çizgisinin altına ulaşan, hızla birbirini takip eden, genellikle testere dişi şeklindeki P dalgaları.
  • Bu flutter dalgaları özellikle EKG II, III ve aVF’de açıkça görülmektedir.
  • Atriyal flutterın nadir görülen formlarında, flutter dalgaları normal pozitif P dalgalarına benzeyebilir; atriyal frekans genellikle geleneksel atriyal flutterdan daha yüksektir.

Tedavi

Yaygın bir kardiyak aritmi olan atriyal fibrilasyon, hem doktorlar hem de hastalar için önemli zorluklar oluşturabilir. Bu bozukluk çok çeşitli semptomlarla ortaya çıkabilir ve tedavi edilmezse ilişkili komplikasyonlara neden olabilir. Gelişmiş tıp bilimi ile atriyal fibrilasyonu yönetmek ve tedavi etmek için çeşitli terapötik müdahaleler uygulamaya konmuştur. İşte bugün mevcut olan tedavi yöntemlerine ilişkin ayrıntılı bir bilgi:

  1. Kalp Ritmi ve Hız Kontrolüne Yönelik İlaçlar:

Antiaritmikler: Bu ilaçlar kalbin ritmini düzeltmede ve stabilize etmede hayati bir rol oynar. Antiaritmikler kalpteki yıkıcı dürtüleri baskılayarak düzenli ve sabit bir ritmin korunmasına yardımcı olur.

Beta Blokerler ve Kalsiyum Kanal Blokerleri: Hız kontrolü için gerekli olan bu ilaçlar, nabzı düzenleyip yavaşlatarak kalp atış hızını sabit tutmak için tasarlanmıştır.

  1. İlaçlarla İnmenin Önlenmesi:
    Atriyal fibrilasyon tanısı konan hastalarda kan pıhtılaşması potansiyeli nedeniyle felç riski yüksektir. Buna karşı koymak için genellikle pıhtı oluşumu olasılığını azaltmak amacıyla kan sulandırıcı ilaçlar reçete edilir.
  2. Temel Koşulların Ele Alınması:
    Atriyal fibrilasyon başka bir temel sağlık durumundan kaynaklanıyorsa, altta yatan bu nedensel hastalığın teşhis edilmesi ve ele alınması çok önemlidir.
  3. Kardiyoversiyon:
    Antiaritmik ilaçların normal kalp ritmini düzeltmede etkisiz olduğu durumlarda kardiyoversiyon olarak bilinen bir prosedür dikkate alınır. Bu, hastaya kısa anestezi altında kontrollü bir elektrik şoku verilmesini içerir ve genellikle kalp ritminin normalleşmesine neden olur. Kardiyoversiyona girmeden önce kulakçıkta pıhtı olup olmadığının belirlenmesi için ultrason muayenesi yapılması gerekir. Eş zamanlı olarak hastaya antikoagülan ilaçlar da uygulanır.

Ablasyon:

Geleneksel tedavilere yanıt vermeyen hastalar için ablasyon uygulanabilir bir alternatif sunmaktadır. Anestezi altında yapılan bu işlem sırasında kasıktan ince bir plastik tüp yerleştirilerek kalbe ilerletilir. Sol atriyumdaki belirli alanlar daha sonra yüksek frekanslı elektrik veya soğuk kullanılarak yok edilir. Bu eylem, düzensiz elektriksel uyarıların atriyuma üretilmesini ve iletilmesini önler. Bu işlemin başarı oranı bir yıl sonra %60-80 civarında olup, tekrarlanan tedavilerle %90’lara kadar çıkabilmektedir. Ancak ablasyonun ilişkili felç riskini ortadan kaldırmadığını veya azaltmadığını unutmamak çok önemlidir.

Daha yaygın olarak “kavotrikuspid isthmus (CTI) ablasyonu” olarak adlandırılan isthmus ablasyonu, öncelikle tipik atriyal çarpıntıyı tedavi etmek için kullanılan bir prosedürdür. Bu prosedürün “neden” ve “nasıl” sorularına dalalım:

Neden yapılıyor?

Atriyal çarpıntı, atriyumdan (kalbin üst odaları) kaynaklanan bir tür anormal kalp ritmi veya aritmidir. Tipik atriyal flutter sıklıkla sağ atriyumda, özellikle de triküspit kapak çevresinde bir yeniden giriş devresini içerir. Bu devre hızlı uyarılar göndererek hızlı ve düzenli bir kalp atış hızına yol açar; bu durum hasta için rahatsız edici olabilir ve tedavi edilmezse komplikasyonlara yol açabilir.

Kavotriküspit isthmus ablasyonunun amacı bu yeniden giriş devresini keserek normal kalp ritmini yeniden sağlamak ve atriyal çarpıntının tekrarını önlemektir. Bu tedavi şu durumlarda dikkate alınır:

  • İlaçlar atriyal çarpıntıyı kontrol etmez.
  • Hız kontrol stratejilerine rağmen hasta semptomatiktir.
  • İlaçlara uzun vadeli bağımlılığın azaltılmasına ihtiyaç var.

Nasıl yapılır?

Erişim: Prosedür, kateterlerin genellikle kasıktaki femoral damarlar yoluyla kalbe yerleştirilmesiyle başlar. Bu kateterler floroskopi (bir tür röntgen) kullanılarak kalbin sağ atriyumuna yönlendirilir.

Haritalama: Sağ atriyuma girdikten sonra kateterin elektrotları kalbin elektriksel aktivitesini haritalamak için kullanılır. Bu, atriyal çarpıntıya neden olan reentrant devrenin konumunu ve yönünü belirlemeye yardımcı olur.

Ablasyon: Devreyi belirledikten sonra, radyofrekans (RF) enerjisi veya bazen kriyoterapi (soğuk enerji), kavotrikuspid isthmusta bir skar dokusu çizgisi oluşturmak için kateterin ucundan iletilir. Bu skar dokusu, atriyal çarpıntıdan sorumlu olan elektrik devresini bloke eder.

Test: Ablasyondan sonra doktor, çarpıntıya neden olan yolu kesintiye uğratmada işlemin başarılı olup olmadığını görmek için test yapacaktır. Bu, atriyal çarpıntıyı tekrar indüklemeye çalışarak yapılır. Eğer tetiklenemiyorsa işlem başarılı sayılır.

Tamamlama: İşlem bittikten sonra kateterler çıkarılır ve kasıktaki erişim noktaları kapatılır. Herhangi bir komplikasyon olmadığından emin olmak için hasta hastanede birkaç saatten bir güne kadar izlenir.

Kıstak ablasyonu, tipik atriyal flutterın tedavisinde yüksek bir başarı oranına sahiptir. Bununla birlikte, CTI ablasyonunun atriyal çarpıntıyı etkili bir şekilde tedavi etmesine rağmen atriyal fibrilasyonu veya diğer aritmileri mutlaka önlemediğini anlamak çok önemlidir.

Taze Atriyal Flutter’a Yaklaşım:
Son zamanlardaki atriyal flutter vakalarında her zaman ritim kontrolünün hedeflenmesi, kalbin normal sinüs ritmine döndürülmesi tavsiye edilir.

AFl ve AF arasındaki ilişki:

Bir arada bulunma: Hastaların hem AFl hem de AF’ye aynı anda ya da farklı zamanlarda sahip olması alışılmadık bir durum değildir.
Geçiş: AF1’li bazı hastalarda AF gelişebilir ve bunun tersi de geçerlidir. AFl, AF’ye geçebilir çünkü AFl’deki hızlı elektriksel uyarılar, atriyumdaki normal elektrik yollarını daha da bozabilir. Benzer şekilde, kateter ablasyonu gibi AF tedavisi de bazen AFl’yi indükleyebilir.
Sebep ve Sonuç: Bir durumun doğrudan diğerine neden olup olmadığı tartışılmaktadır. Pek çok risk faktörünü paylaşıp birinden diğerine geçiş yapabilmelerine rağmen birinin her zaman veya doğrudan diğerine sebep olduğunu söylemek doğru değildir. Ancak bu aritmilerden birinin olması diğerinin gelişme olasılığını artırabilir.

Atriyal flutter ve atriyal fibrilasyon ilişkili olsa ve bir arada bulunabilse de, biri her zaman doğrudan diğerine neden olmaz. Ancak birinin varlığı diğerinin gelişme riskini artırabilir. Yönetim stratejileri normal ritmi yeniden sağlamayı, kalp atış hızını kontrol etmeyi ve komplikasyonları önlemeyi amaçlar.

Tarih

Atriyal flutterın ilk tanımı 1909’da iki Viyanalı doktor Carl Julius Rothberger ve Heinrich Winterberg tarafından yapıldı. Atriyal fibrilasyon olmayan, hızlı ve düzenli kalp ritmi olan bir hastayı tanımladılar. Bu duruma “atriyal çarpıntı” adını verdiler.

1900’lerin başında atriyal flutterın nadir görülen bir durum olduğu düşünülüyordu. Ancak daha sonra özellikle yaşlı yetişkinlerde ve kalp hastalığı olan kişilerde daha yaygın olduğu keşfedildi.

1950’lerde ve 1960’larda atriyal flutter için elektriksel kardiyoversiyon ve ablasyon dahil yeni tedaviler geliştirildi. Elektriksel kardiyoversiyon, kalp ritmini normale döndürmek için elektrik şoku kullanan bir prosedürdür. Ablasyon, kalpte anormal kalp ritmine neden olan dokuyu yok eden bir prosedürdür.

Günümüzde atriyal flutter tedavi edilebilir bir durumdur. Ancak tedavi edilmezse ciddi bir durum olabilir. Atriyal çarpıntı, kalpte kan pıhtılarının oluşmasına neden olabilir ve bu da beyne giderek felce neden olabilir.

Atriyal çarpıntı tarihindeki bazı önemli kilometre taşlarının kısa bir zaman çizelgesi:

1909: Carl Julius Rothberger ve Heinrich Winterberg ilk kez atriyal çarpıntıyı tanımladılar.
1950’ler ve 1960’lar: Atriyal flutter için elektriksel kardiyoversiyon ve ablasyon dahil yeni tedaviler geliştirildi.
1970’ler ve 1980’ler: Araştırmacılar atriyal çarpıntının nedenleri ve mekanizmaları hakkında daha fazla şey öğreniyor.
1990’lar ve sonrası: Atriyal flutter için kateter ablasyonu ve ilaçlar da dahil olmak üzere yeni tedaviler geliştirildi.
Atriyal çarpıntı karmaşık bir durumdur ancak bilim insanları bu konu hakkında daha fazla şey öğrenmeye ve yeni ve daha iyi tedaviler geliştirmeye devam ediyor.

Kaynak:

  1. January, C. T., Wann, L. S., Alpert, J. S., Calkins, H., Cigarroa, J. E., Cleveland Jr, J. C., … & Field, M. E. (2014). 2014 AHA/ACC/HRS guideline for the management of patients with atrial fibrillation. Journal of the American College of Cardiology, 64(21), e1-e76.
  2. Saoudi, N., Cosío, F., Waldo, A., Chen, S. A., Iesaka, Y., Lesh, M., … & Ravens, U. (2001). A classification of atrial flutter and regular atrial tachycardia according to electrophysiological mechanisms and anatomical bases; a Statement from a Joint Expert Group from The Working Group of Arrhythmias of the European Society of Cardiology and the North American Society of Pacing and Electrophysiology. European heart journal, 22(14), 1162-1182.
  3. Nattel, S. (2002). New ideas about atrial fibrillation 50 years on. Nature, 415(6868), 219-226.
  4. Zimetbaum, P. (2012). Atrial fibrillation. Annals of internal medicine, 156(10), ITC6-1.
  5. Aliot, E. M., Stevenson, W. G., Almendral-Garrote, J. M., Bogun, F., Calkins, C. H., Delacretaz, E., … & Kirchhof, P. (2009). EHRA/HRS expert consensus on catheter ablation of ventricular arrhythmias. Heart rhythm, 6(6), 886-933.
  6. Page, R. L., Joglar, J. A., Caldwell, M. A., Calkins, H., Conti, J. B., Deal, B. J., … & Indik, J. H. (2016). 2015 ACC/AHA/HRS guideline for the management of adult patients with supraventricular tachycardia. Journal of the American College of Cardiology, 67(13), e27-e115.
  7. January, C. T., Wann, L. S., Alpert, J. S., Calkins, H., Cigarroa, J. E., Cleveland, J. C., … & Ellinor, P. T. (2014). 2014 AHA/ACC/HRS guideline for the management of patients with atrial fibrillation. Journal of the American College of Cardiology, 64(21), e1-e76.
  8. Camm, A. J., Lip, G. Y., De Caterina, R., Savelieva, I., Atar, D., Hohnloser, S. H., … & Kirchhof, P. (2012). 2012 focused update of the ESC Guidelines for the management of atrial fibrillation. European Heart Journal, 33(21), 2719-2747.
  9. Calkins, H., Kuck, K. H., Cappato, R., Brugada, J., Camm, A. J., Chen, S. A., … & Haines, D. E. (2012). 2012 HRS/EHRA/ECAS expert consensus statement on catheter and surgical ablation of atrial fibrillation: recommendations for patient selection, procedural techniques, patient management and follow-up, definitions, endpoints, and research trial design. Journal of Interventional Cardiac Electrophysiology, 33(2), 171-257.
  10. Lip, G. Y., Nieuwlaat, R., Pisters, R., Lane, D. A., & Crijns, H. J. (2010). Refining clinical risk stratification for predicting stroke and thromboembolism in atrial fibrillation using a novel risk factor-based approach: the Euro Heart Survey on atrial fibrillation. Chest, 137(2), 263-272.
  11. Nattel, S., Burstein, B., & Dobrev, D. (2008). Atrial remodeling and atrial fibrillation: mechanisms and implications. Circulation: Arrhythmia and Electrophysiology, 1(1), 62-73.
Facebook Yorumları