Tahmini okuma süresi: 3 dakika

Bağımlı kişilik bozukluğu olarak da bilinen astenik kişilik bozukluğu, itaatkâr ve yapışkan davranışların yanı sıra ayrılma korkularına yol açan, sürekli ve aşırı bir şekilde ilgilenilme ihtiyacı ile karakterize bir ruh sağlığı durumudur. “Astenik kişilik bozukluğu” teriminin günümüzde psikoloji alanında yaygın olarak kullanılmadığını ve bağımlı kişilik bozukluğunun tercih edilen terim olduğunu belirtmek önemlidir.

Astenik kişilik bozukluğu, etkilenenlerin kendilerini çaresiz ve değersiz olarak algılaması ve bu nedenle kararları başkalarına bırakmasıyla karakterize bir kişilik bozukluğudur.

Tarihsel arka plan:

Bağımlı kişilik bozukluğu kavramı tarih boyunca çeşitli şekillerde tanınmıştır. İlk olarak 20. yüzyılın başlarında Sigmund Freud gibi bazı bireylerin başkalarına aşırı bağımlılık sergilediğini gözlemleyen psikanalistler tarafından tanımlanmıştır. Geçmişte “astenik kişilik” terimi kullanılmış, ancak ruh sağlığı alanında bu terimin yerini büyük ölçüde “bağımlı kişilik bozukluğu” almıştır. Bu bozukluk, 1968’deki ikinci baskısından (DSM-II) bu yana Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nda (DSM) yer almaktadır.

Nedenleri

Bağımlı kişilik bozukluğunun kesin nedenleri bilinmemektedir, ancak genetik, biyokimyasal ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu olduğuna inanılmaktadır. Ailede kişilik bozukluğu öyküsü, fiziksel veya duygusal istismar öyküsü ve belirli mizaç özellikleri bu bozukluğun gelişimine katkıda bulunabilir.

Semptomlar

  • Astenik kişilik bozukluğu olan kişiler sorumluluk almak konusunda çok isteksizdir. Başkalarının kendilerinin karar vermesine izin vermeyi tercih ederler. Başkalarının istek ve fikirlerine uymamaktan korktukları için başkalarına teslim olurlar. Bu nedenle, diğer kişiye bağımlıdırlar ve genellikle başkalarının isteklerine aşırı derecede düşkündürler.
  • Reddedilme korkusuyla kendi fikirlerini ifade etmezler. Makul iddiaları bile gizlemeyi tercih ediyorlar.
  • Etkilenenler kendilerini çaresiz ve yetersiz olarak algılarlar ve terk edilmekten korkarlar. Ancak bu korku genellikle temelsizdir. Yalnızlarsa, kendilerini rahatsız hissederler ve boyun eğmeleri gerekse bile başka bir kişiyle iletişim kurmayı tercih ederler.
  • Yakın bir ilişki sona erdiğinde, astenik kişilik bozukluğu olan kişiler aşırı içsel yıkım ve çaresizlik yaşarlar. Eleştiriyi kabul etmekte zorlanırlar ve reddedilmeye karşı kolayca savunmasızdırlar. Hatalar ve aksilikler olması durumunda sorumluluğu başkalarına kaydırırlar.

Komorbidite

Astenik kişilik bozukluğu genellikle diğer kişilik bozuklukları ile ilişkilidir. Anksiyete bozuklukları ve depresyon genellikle astenik kişilik bozukluğuyla birlikte ortaya çıkar.

Teşhis

Psikolog veya psikiyatrist gibi bir ruh sağlığı uzmanı, kapsamlı bir değerlendirmeden sonra bağımlı kişilik bozukluğu teşhisi koyabilir. Teşhis, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nda (DSM-5) belirtilen ve aşağıdakileri içeren kriterlere dayanmaktadır:

  • Başkalarının güvencesine ve desteğine aşırı ihtiyaç duyma.
  • Başkalarının tavsiyesi olmadan günlük kararlar almakta zorluk.
  • Onaylanmama veya reddedilme korkusu nedeniyle başkalarıyla aynı fikirde olmadığını ifade etmekte zorlanma.
  • Özgüven eksikliği ve kişinin kendi yeteneklerine inanmaması.
  • Kendine bakamayacağına dair aşırı korkular nedeniyle yalnızken kendini rahatsız veya çaresiz hissetme.
  • Yakın bir ilişki sona erdiğinde acilen yeni ilişkiler aramak.
  • İlişkileri sürdürmek için istismara veya kötü muameleye katlanma isteği.

Terapi

Bağımlı kişilik bozukluğu tedavisi tipik olarak psikoterapiyi, özellikle de bilişsel-davranışçı terapiyi (BDT) veya psikodinamik terapiyi içerir. Bu yaklaşımlar, bireylerin daha sağlıklı düşünme kalıpları geliştirmelerine, özgüvenlerini artırmalarına ve stres ve kaygıyla başa çıkmak için başa çıkma stratejileri öğrenmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bazı durumlarda grup terapisi veya aile terapisi de faydalı olabilir.

Anksiyete veya depresyon gibi belirli semptomları veya birlikte ortaya çıkan durumları ele almak için ilaçlar reçete edilebilir. Bireyin özel ihtiyaçlarına bağlı olarak antidepresanlar, anti-anksiyete ilaçları veya duygudurum dengeleyiciler önerilebilir.

  • Her tür kişilik bozukluğu için tedavinin amacı iyileştirmek değil, sosyal becerileri geliştirmek, çevreyi yapılandırmak ve öğrenilenleri sosyal çevrede uygulamaktır.
  • Terapi konseptinin odak noktası psikoterapi ve sosyoterapidir.
  • Çoğunlukla hastalar kendiliğinden değil, örneğin aile baskı uyguladığından veya eşin ayrılmakla tehdit ettiği için sosyal baskıdan gelir.
  • Terapinin başlangıcında hasta ile terapist arasında istikrarlı bir ilişki aranmalıdır, bu sayede sadece ilişkiyi inşa etmek değil, aynı zamanda onu sürdürmek de bir zorluktur. Kalıcı bir ilişkiye girilemezse, terapi genellikle kesilir.
  • İlaç tedavisi esas olarak komorbiditelerde kullanılır. Depresif bozukluğa eşlik eden antidepresanlar kullanılabilir. Nöroleptikler, anksiyete bozukluklarına eşlik etmek için kullanılabilir. Karbamazepin ve lityumun dengeleyici etkilere sahip olduğu söyleniyor.

Uzun Vadeli Görünüm

Uygun tedavi ile bağımlı kişilik bozukluğu olan bireyler daha sağlıklı düşünce ve davranış kalıpları geliştirebilir, ilişkilerini iyileştirebilir ve daha fazla bağımsızlık kazanabilirler. İlerlemenin devam etmesini sağlamak ve nüksetmeyi önlemek için etkilenenlerin sürekli terapi ve desteği sürdürmeleri önemlidir.

Facebook Yorumları