Tahmini okuma süresi: 6 dakika

Aort kapak stenozu tıp camiasında büyük ilgi gören bir kalp rahatsızlığıdır. Aort kapak darlığı.(Bkz; Aort) (Bkz; Stenozu)

Aort

Aort, insan vücudundaki ana ve en büyük atardamar olup, kalbin sol karıncığından başlayıp karın bölgesine kadar uzanır. Oksijenli kanın kalpten vücudun geri kalanına taşınmasından sorumludur. Sağlıklı bir aort, dolaşım sisteminin en iyi şekilde çalışmasını sağlar.

Tanımlanmış Stenoz

Stenoz, genel anlamda bir vücut geçişinin veya açıklığının daralması veya daraltılması anlamına gelir. Aort kapak stenozu bağlamında, aort kapak açıklığının daralması, sol ventrikülden aorta ve ardından vücudun geri kalanına kan akışının kısıtlanması anlamına gelir.

Belirtiler

Göğüs Ağrısı (Anjina): Hastalar özellikle efor sırasında göğüs ağrısı veya sıkışma yaşayabilir. Bunun nedeni kalbin daralmış kapakçıktan kan pompalamak için daha fazla çalışması gerektiğidir.

Nefes Darlığı (Dispnö): Başlangıçta egzersizle ortaya çıkabilir, ancak darlık daha şiddetli hale geldikçe istirahatte veya minimum aktivite sırasında bile ortaya çıkabilir. Bunun nedeni, valf boyunca basınç farklılıklarının artması ve akciğerlerde sıvı birikmesine yol açmasıdır.

Senkop: Hastalar özellikle fiziksel aktivite sırasında veya sonrasında baş dönmesi veya bayılma nöbetleri yaşayabilir. Efor sırasında azalan kalp debisi vücudun taleplerini karşılayamaz, bu da kan basıncının düşmesine ve bayılmaya yol açar.

Kalp Çarpıntısı: Bazı kişiler hızlı, çarpıntılı bir kalp atışının hissi olan çarpıntıyı hissedebilirler.

Yorgunluk: Kalp kan pompalamak için daha fazla çalıştığından, bireyler özellikle fiziksel aktivite sonrasında kendilerini alışılmadık derecede yorgun hissedebilirler.

Kalp Üfürüm: Hastanın hissettiği bir semptom olmasa da, kalp üfürüm (kalp atışları arasında duyulan olağandışı bir ses) genellikle bir sağlık uzmanının fizik muayene sırasında tespit ettiği ilk işarettir.

Kalp Yetmezliği Belirtileri: İlerlemiş vakalarda tedavi edilmezse AVS kalp yetmezliğine yol açabilir. Bu, ayak bileklerinde ve ayaklarda şişlik (ödem), sıvı tutulmasına bağlı olarak hızlı kilo alımı ve artan nefes darlığı olarak kendini gösterebilir.

Azalan Egzersiz Toleransı: Hastalar, nefes darlığı veya yorgunluk olmadan, eskiden yapabildikleri aktiviteleri yapamadıklarını fark edebilirler.

Aort kapak stenozu olan bazı kişilerin, özellikle hastalığın erken evrelerinde semptom göstermeyebileceğini bilmek önemlidir. AVS hastası olduğu bilinen veya AVS geliştirme riski taşıyan kişiler için düzenli kontroller ve izleme çok önemlidir.

Teşhis

Aort kapak darlığı teşhisinde ilk adım, tıp uzmanlarının kalpten, akciğerlerden veya diğer organlardan gelen sesleri dinlemek için kullandığı bir teknik olan oskültasyonu içerir. Bu işlem sırasında anatomik olarak sağ taraftaki 2. interkostal aralıkta anormal sistolik ses tespit edilebilir. Bu anormal ses potansiyel darlığın ilk belirtisini verir.

Teşhisi doğrulamak ve şiddetini ayrıntılı olarak anlamak için ekokardiyografi kullanılır. Bu görüntüleme testi, kalbin hareket halindeki görüntüsünü sağlar ve darlığın boyutunu tam olarak tanımlayabilir. Bu kombine teknikler sayesinde doktorlar, hastanın kalp sağlığının kapsamlı bir resmini elde edebilir.

Aort Kapak Darlığı İçin Ekokardiyografi Kriterleri:

Aort Kapak Alanı (AVA): Süreklilik denklemi kullanılarak kapak deliğinin boyutunu belirlemek için AVA hesaplanabilir.

Normal: >3,0 cm²
Hafif darlık: 1,5-2,5 cm²
Orta derecede darlık: 1,0-1,5 cm²
Şiddetli darlık: <1,0 cm²

Tepe Jet Hızı:

Normal: <2,5 m/sn Hafif darlık: 2,5-2,9 m/s Orta derecede darlık: 3,0-4,0 m/s Şiddetli darlık: >4,0 m/s

Ortalama Basınç Gradyanı:

Normal: <20 mmHg Hafif darlık: <20 mmHg Orta derecede darlık: 20-40 mmHg Şiddetli darlık: >40 mmHg

Boyutsuz İndeks:

Boyutsuz indeks, sol ventriküler çıkış yolundaki (LVOT) akışın hız-zaman integralinin (VTI), aort kapak açıklığındaki VTI’ye oranıdır.
<0,25 değeri ciddi darlık anlamına gelir.

Morfolojik Değerlendirme:

Kapakçık broşürünün kalınlaşması ve kalsifikasyonu
Kısıtlı broşür hareketliliği

Doppler Hız İndeksi (DVI):

LVOT ve aort jetindeki akış hızlarının oranıdır.
Normal veya hafif darlık: >0,50
Orta ila şiddetli darlık: <0,50

Valf Anatomisi:

Broşür sayısı (triküspit, biküspid, uniküspit)
Kalsifikasyonun yeri ve derecesi

Sol Ventrikül Fonksiyonu ve Duvar Kalınlığı:

Sol ventriküler ejeksiyon fraksiyonunun, sol ventriküler hipertrofinin ve diyastolik fonksiyonun değerlendirilmesi, AVS’nin kalp fonksiyonu üzerindeki etkisinin ölçülmesine yardımcı olabilir.

Devam Eden İzleme ve Tedavi

Aort kapak darlığı tanısı konulduktan sonra hastanın yakından takip edilmesi çok önemlidir. Her 6-12 haftada bir düzenli kontrollerin yapılması tavsiye edilir. Bu sık sık yapılan değerlendirmeler, durumdaki herhangi bir değişikliğin hızlı bir şekilde tespit edilip yönetilebilmesini sağlar. Darlığın ilerlemesine ve ciddiyetine bağlı olarak ilaçların ayarlanması gerekebilir. Tedaviye yönelik bu özel yaklaşım, hastanın kendi özel durumuna göre en iyi bakımı almasını sağlar.

Sonuç olarak, aort kapak darlığı ciddi bir durum olmasına rağmen, doğru tıbbi müdahale ve zamanında müdahale ile etkin bir şekilde teşhis edilip tedavi edilebilir. Düzenli izleme ve bireyselleştirilmiş tedavi, hastalar için mümkün olan en iyi sonuçların alınması açısından hayati öneme sahiptir.

 

Kaynak:
https://i.pinimg.com/originals/29/80/af/2980afd2a236ba14e93bc70524276990.jpg

Tarih

Aort kapak darlığının (AS) geçmişi 17. yüzyıla kadar uzanmaktadır. 1663 yılında Fransız doktor Lazare Rivière bu durumu ilk kez “Opera Medica Universa” adlı kitabında tanımladı. Nefes almada zorluk ve göğüs ağrısına neden olan “sertleşmiş ve daralmış aort kapağı” olan bir hastayı anlattı.

Rivière’in AS’yi keşfi çığır açıcıydı. Durum ilk kez bu kadar detaylı anlatılmıştı. Rivière’in çalışması AS’nin daha iyi anlaşılmasına yardımcı oldu ve yeni tedavilerin geliştirilmesine yol açtı.

Rivière’in bu durumdaki hastaların dikkatli gözlemi ve otopsisi yoluyla yapmış olması muhtemeldir. Rivière yetenekli bir patologdu ve detaylara olan ilgisiyle tanınıyordu.

Rivière’in AS’yi keşfi, tıbbi uygulamada dikkatli gözlemin ve detaylara dikkat etmenin önemini hatırlatmaktadır. Aynı zamanda tıbbi bilginin ilerletilmesinde hekimler ve bilim insanları arasındaki işbirliğinin öneminin de bir hatırlatıcısıdır.

Rivière, nefes alma güçlüğü ve göğüs ağrısından ölen bir hastanın cesedini inceliyordu. Hastanın aort kapağının daraldığını ve sertleştiğini fark etti. Rivière, kapaktaki bu daralmanın kanın kalpten vücuda serbestçe akmasını engellediğini fark etti.

Rivière daha önce bu durumu hiç görmemişti. Hastanın aort kapağını “Opera Medica Universa” kitabında dikkatle anlattı. Ayrıca hastanın semptomlarını ve kapakçığın daralmasının nasıl ölümüne yol açtığını da anlattı.

Rivière’in AS’yi keşfi çığır açıcıydı. Durum ilk kez bu kadar detaylı anlatılmıştı. Rivière’in çalışması AS’nin daha iyi anlaşılmasına yardımcı oldu ve yeni tedavilerin geliştirilmesine yol açtı.

Sonraki yüzyıllarda doktorlar AS hakkında daha fazla bilgi edinmeye devam ettiler. 19. yüzyılda Alman doktor Rudolph Virchow ilk olarak üç ana AS tipini tanımladı: konjenital, romatizmal ve dejeneratif.

Virchow’un hücresel patolojiye ilgisi 1850’lerin başında lösemi patolojisi üzerinde çalışırken başladı. Lösemi hastalarının kanının çok sayıda anormal beyaz kan hücresi içerdiğini gözlemledi. Ayrıca bu anormal beyaz kan hücrelerinin hızla bölündüğünü de gözlemledi.

Virchow’un gözlemleri onu löseminin kan hücrelerinin bir hastalığı olduğu sonucuna götürdü. Ayrıca hücrelerde meydana gelen değişiklikleri inceleyerek hastalıkların anlaşılabileceği sonucuna vardı.

Virchow’un hücresel patoloji üzerine çalışmasının tıp üzerinde derin bir etkisi oldu. Hastalığın nedenleri ve mekanizmalarının daha iyi anlaşılmasına yol açtı. Aynı zamanda yeni teşhis ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine de yol açtı.

Virchow’un yaptığı en önemli keşiflerden biri, tüm hücrelerin diğer hücrelerden geldiğiydi. Bu keşif artık hücre teorisi olarak biliniyor. Hücre teorisi biyolojinin temel prensiplerinden biridir.

Virchow ayrıca inflamasyon, kanser ve bulaşıcı hastalıkların anlaşılmasına da önemli katkılarda bulundu. Enflamasyonun yaralanma veya enfeksiyona karşı hücresel bir tepki olduğunu ilk fark eden oydu. Ayrıca beyaz kan hücrelerinin iltihaplanmadaki rolünün anlaşılmasına da önemli katkılarda bulundu.

Virchow’un kanser üzerine çalışması, kanserin bir hücre hastalığı olduğu fikrinin yerleşmesine yardımcı oldu. Ayrıca çevresel faktörlerin kanserdeki rolünün anlaşılmasına da önemli katkılarda bulunmuştur.

Virchow’un bulaşıcı hastalıklar üzerine çalışması, bulaşıcı hastalıkların mikroorganizmalardan kaynaklandığı fikrinin yerleşmesine yardımcı oldu. Ayrıca bulaşıcı hastalıkların kontrolüne yönelik halk sağlığı önlemlerinin geliştirilmesine de önemli katkılarda bulundu.

Virchow parlak bir bilim adamıydı ve sosyal adaletin tutkulu bir savunucusuydu. Bilimin insanların yaşamlarını iyileştirmek için kullanılması gerektiğine inanıyordu. Halk sağlığı önlemlerinin ve tüm insanların eğitiminin güçlü bir savunucusuydu.

20. yüzyılda bilim insanları AS hakkında bir takım önemli keşifler yaptılar. AS’nin, kalpten vücuda kan akışını kısıtlayan aort kapağının daralmasından kaynaklandığını öğrendiler. Ayrıca AS’nin ilerleyici bir hastalık olduğunu, yani zamanla kötüleşme eğiliminde olduğunu da öğrendiler.

1960’lı ve 1970’li yıllarda AS için aort kapak replasman ameliyatı ve balon valvüloplasti gibi yeni tedaviler geliştirildi. Aort kapak değişimi ameliyatı, hasar görmüş aort kapağının yenisiyle değiştirilmesi ameliyatıdır. Balon valvüloplasti, daralmış aort kapağını genişletmek için balon kullanan bir prosedürdür.

Günümüzde AS tedavi edilebilir bir durumdur. Ancak kalp yetmezliği ve felç gibi komplikasyonları önlemek için erken tanı ve tedavinin yapılması önemlidir.

AS tarihindeki bazı önemli kilometre taşlarının kısa bir zaman çizelgesini burada bulabilirsiniz:

1663: Lazare Rivière ilk kez AS’yi tanımladı.

  1. yüzyıl: Rudolph Virchow AS’nin üç ana tipini tanımladı: konjenital, romatizmal ve dejeneratif.
  2. yüzyıl: Bilim insanları AS’nin nedenleri ve mekanizmaları hakkında daha fazla şey öğreniyor. Aort kapak replasman ameliyatı ve balon valvüloplasti dahil olmak üzere AS için yeni tedaviler geliştirilmektedir.
  3. yüzyıl: AS tedavi edilebilir bir durumdur. Ancak komplikasyonları önlemek için erken teşhis ve tedavinin yapılması önemlidir.
    Araştırmacılar AS hakkında daha fazla bilgi edinmeye ve yeni ve daha iyi tedaviler geliştirmeye devam ediyor. Örneğin araştırmacılar, açık kalp ameliyatı olmadan gerçekleştirilebilecek yeni transkateter aort kapak replasmanı (TAVR) prosedürleri geliştiriyorlar.

AS ciddi bir durumdur ancak tedavi edilebilir olduğunu unutmamak önemlidir. AS’niz varsa, sizin için doğru olan bir tedavi planı geliştirmek için doktorunuzla birlikte çalışmanız önemlidir.

Kaynak:

  1. Nishimura, R. A., Otto, C. M., Bonow, R. O., Carabello, B. A., Erwin, J. P., Guyton, R. A., … & Sundt, T. M. (2014). “2014 AHA/ACC guideline for the management of patients with valvular heart disease: a report of the American College of Cardiology/American Heart Association Task Force on Practice Guidelines.” Journal of the American College of Cardiology, 63(22), e57-e185.
  2. Otto, C. M., & Prendergast, B. (2014). “Aortic-valve stenosis—From patients at risk to severe valve obstruction.” The New England Journal of Medicine, 371(8), 744-756.
  3. Baumgartner, H., Hung, J., Bermejo, J., Chambers, J. B., Edvardsen, T., Goldstein, S., … & Pellikka, P. A. (2017). “Recommendations on the echocardiographic assessment of aortic valve stenosis: a focused update from the European Association of Cardiovascular Imaging and the American Society of Echocardiography.” Journal of the American Society of Echocardiography, 30(4), 372-392.
  4. Lindman, B. R., Clavel, M. A., & Mathieu, P. (2016). “Calcific aortic stenosis.” Nature Reviews Disease Primers, 2, 16006.
Facebook Yorumları