Tahmini okuma süresi: 5 dakika

“Anafilaksi” terimi, Yunanca “karşı” anlamına gelen “ana” ve “korunma” anlamına gelen “filaksi” kelimelerinden türetilmiştir. İlk kez 20. yüzyılın başlarında Charles Richet ve Paul Portier tarafından köpeklerde daha önce aşılanmış olan bir toksine yeniden maruz kaldıktan sonra beklenmedik reaksiyonlar gözlemledikleri zaman icat edildi. Tarihsel olarak, anafilaksi ve bunun ciddi formu olan anafilaktik şokun anlaşılması ve tanınması, immünoloji ve klinik tıptaki ilerlemelerle birlikte gelişmiştir.

Tanım ve Fizyoloji:

Anafilaktik şok, bağışıklık sisteminin belirli bir maddeye karşı şiddetli aşırı duyarlılık tepkisini temsil eden anafilaktik reaksiyonun doruk noktasıdır. Akut, yaşamı tehdit eden bir durumdur. Anafilaktik reaksiyonlardan bahsettiğimizde, vücut belirli bir alerjene maruz kaldığında tetiklenen bir dizi olaydan bahsediyoruz. Yabancı bir madde olarak kabul edilen bu alerjen, bağışıklık sisteminin bazen şiddetli tepki vermesine neden olur.

En endişe verici bulgulardan biri, anafilaktik şokun iatrojenik şokun en yaygın türü olduğudur. “İyatrojenik” terimi, tıbbi muayene veya tedavinin neden olduğu hastalıkları veya durumları ifade eder. Bu nedenle, bazı ilaçlar yanlışlıkla böyle bir bağışıklık tepkisini başlatabilir. Başlıca suçlulardan bazıları penisilin, insülin, iyot içeren kontrast madde ve asetilsalisilik asittir.

Bununla birlikte, ilaçların ötesinde, bu reaksiyona neden olan başka alerjenler de tespit edilmiştir. Bunlar şunları içerir:

  • Arı zehiri, yaban arısı zehiri ve eşekarısı zehiri gibi böcek zehiri alerjenleri.
  • Polen, ev tozu, küf ve hayvan tüyü gibi her gün karşılaştığımız inhalasyon alerjenleri.
  • Yumurta, deniz ürünleri ve fındık gibi birçok kişinin tükettiği gıda alerjenleri.

Reaksiyonun Arkasındaki Mekanizma:

Anafilaktik şokun temelinde antijen-antikor reaksiyonu yer alır. Bir antijenle ilk temas sırasında vücut onu yabancı bir madde olarak tanımlar. Bu tanıma, “duyarlılaşma” olarak adlandırılan bir süreç olan antikorların oluşumunu tetikler. Vücudun aynı antijenle tekrar karşılaşması durumunda önceden oluşmuş antikorlar hızla salınır. Bu ortaya çıkan antijen-antikor etkileşimi, histamin, serotonin, bradikinin ve prostaglandin gibi aracıların salınmasına neden olur. Bu aracılar da tipik olarak anafilaktik reaksiyonlarla ilişkili belirtileri tetikler.

Klinik

Semptom Başlangıcı ve Tezahürü:

Bir alerjene maruz kalındığında alerjik reaksiyon saniyeler ila 20 dakika arasında kendini gösterebilir. Bununla birlikte, bu reaksiyonun gecikebileceği, maruziyetten saatler sonra bile semptomların görülebileceği durumlar vardır.

Anafilaktik Şokun Dereceleri:

1.Derece:

Birinci derece anafilaktik şokta durum çok ciddi hayati tehlike oluşturmaz. Alerjik reaksiyon ağırlıklı olarak cildi etkiler ve kızarıklık ve ödem (şişlik) şeklinde kendini gösterir. Daha az şiddetli doğasına rağmen, durum hızla ilerleyebileceğinden hastayı yakından izlemek zorunludur.

2.Derece (Hayatı Tehdit Eden Anafilaktik Şok):

Bu durum, acil müdahale yapılmazsa ölümcül olabilecek ciddi bir anafilaktik şoku gösterir. İlk belirtiler geçicidir ve kaşıntı, yanma ve boğazda sıcaklık hissi gibi semptomları içerir. Daha sonra yutma güçlüğü, aşırı sekresyon, farenks şişmesi (farengeal ödem) ve bronkospazm gelişebilir. Bronkospazm, akut solunum yetmezliğine yol açarak siyanoza (oksijen eksikliği nedeniyle cildin mavimsi göründüğü bir durum) neden olabilir.

Bu reaksiyonun korkunç bir sonucu, kan damarlarının aşırı genişlemesiyle tetiklenen akut dolaşım şokudur. Sonuç olarak nabız zayıflar ve seyrekleşir ve kan basıncı endişe verici derecede düşük seviyelere düşer. Buna karşı koymak için vücut, telafi edici taşikardi (kan basıncını yükseltmeyi amaçlayan hızlandırılmış bir kalp atış hızı) sergileyebilir. Ne yazık ki kan damarlarının geçirgenliğinin artması nedeniyle durum daha da kötüleşebilir. Kılcal damarlar sıvı kaybetmeye başlayabilir, bu da kan hacminde önemli bir azalmanın olduğu bir durum olan hipovolemik şoka neden olabilir.

Nedene Göre Sınıflandırma:

Tıp uzmanları anafilaktik şoku nedenine göre sınıflandırmak için özel kodlar kullanır:

T78.0: Gıda intoleransından kaynaklanan anafilaktik şok.
T78.2: Anafilaktik şok, tanımlanmamış.
T80.5: Serum kaynaklı anafilaktik şok.
T88.6: Uygun şekilde uygulanan ilaçlardan kaynaklanan advers reaksiyonlara bağlı anafilaktik şok.

Anafilaktik şokun dereceleri ve semptomlarının bilinmesi çok önemlidir. İster hafif bir cilt reaksiyonu, ister ciddi bir solunum krizi olsun, erken teşhis ve müdahale büyük fark yaratabilir.

Tedavi

Anafilaktik şok ciddi ve potansiyel olarak ölümcül bir alerjik reaksiyondur. Hızlı ilerlemesi ve yaşamı tehdit eden doğası, acil ve etkili müdahaleyi gerektirir. Hastanın refahı ve hayatta kalması genellikle semptomların hızlı bir şekilde tanınmasına ve doğru tedavi stratejilerinin uygulanmasına bağlıdır.

Acil Önlemler:

Anafilaktik şokun farkına varıldığında, bazı acil eylemler çok önemlidir:

Şok Pozisyonlandırması: Hasta hemen şok pozisyonuna getirilmelidir. Bu, kişiyi sırt üstü yatırmayı ve ayaklarını kaldırmayı içerir. Böyle bir duruşun amacı hayati organlara, özellikle de beyne kan akışını maksimuma çıkarmaktır.

Hacim Değiştirme Tedavisi: Bu, özellikle hipovolemik şoka (kan hacminde önemli bir azalma) benzediğinde anafilaktik şok için önemli bir tedavi yöntemidir. Birincil amaç, durgun kan hacmini yeniden dolaştırmak ve vücudun tüm bölgelerine optimal kan akışını sağlamaktır.

Alerjenin Giderilmesi: Mümkünse, reaksiyondan sorumlu alerjenin belirlenmesi ve ortadan kaldırılmasına yönelik çabalar yönlendirilmelidir. Bu adım, alerjik tepkinin ilerlemesinin durdurulmasında çok önemli olabilir.

İlaç Müdahalesi:

İlaçlar anafilaktik şokun tedavisinde çok önemli bir rol oynar:

Adrenalin Uygulaması: Bu, anafilaktik şok için birinci basamak ilaç tedavisidir. Reaksiyonun ciddiyetine ve mevcut tıbbi altyapıya bağlı olarak kas içi (i.m.) veya intravenöz (i.v.) olarak uygulanabilir. Adrenalin kan damarlarını daraltarak, şişliği azaltarak ve ciddi alerjik semptomları hafifleterek çalışır.

Dimetinden: Glottik ödem (gırtlağın bir kısmı olan glottis’i etkileyen şişlik) riskinin olduğu durumlarda dimetinden düşünülebilir. Alerjik reaksiyonlara karşı koymaya yardımcı olabilecek bir antihistamindir.

İleri Müdahaleler:

Hastanın hava yolunun tehlikeye girebileceği daha ciddi senaryolarda entübasyon gerekli olabilir. Bu prosedür, hava yolunu güvence altına almak ve uygun havalandırmayı sağlamak için trakeaya bir tüp yerleştirmeyi içerir.

Hızlı ve hayatı tehdit eden doğası göz önüne alındığında, anafilaktik şok hızlı müdahale gerektirir. Hastanın konumlandırılmasından ilaç müdahalelerine ve ileri tıbbi prosedürlere kadar her adım, hastanın güvenliğinin ve iyileşmesinin sağlanması açısından çok önemlidir.

Referanslar:

Tarih

Anafilaksinin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. 1839’da Fransız doktor François Magendie, tavşanların yumurta albümininin tekrar tekrar enjekte edilmesiyle nasıl öldürüldüğünü anlattı. Ancak anafilaksi olgusu 20. yüzyılın başlarına kadar tam olarak anlaşılamamıştır.

1902’de iki Fransız fizyolog Charles Richet ve Paul Portier denizanasından gelen toksinlerin köpekler üzerindeki etkilerini araştırıyorlardı. Köpeklere az miktarda toksin enjekte edildiğinde köpeklerin toksine karşı direnç geliştirdiğini buldular. Ancak köpeklere daha fazla miktarda toksin enjekte edilirse köpekler ölecektir. Richet ve Portier bu fenomeni “anafilaksi” olarak adlandırdı (Yunanca ana, “karşı” ve filaksi, “korunma” sözcüklerinden türetilmiştir).

Richet ve Portier daha sonra anafilaksinin gıdalar, ilaçlar ve böcek sokmaları dahil olmak üzere çeşitli alerjenler tarafından tetiklenebileceğini gösterdi. Ayrıca anafilaksinin ölümcül olabileceğini de gösterdiler.

Richet ve Portier’in keşfinden bu yana geçen yıllarda anafilaksi hakkında çok şey öğrenildi. Artık anafilaksinin bağışıklık sisteminin bir alerjene karşı reaksiyonundan kaynaklandığını biliyoruz. Bir kişi ilk kez bir alerjene maruz kaldığında bağışıklık sistemi, immünoglobulin E (IgE) adı verilen antikorlar üretir. Bu antikorlar, histamin ve diğer aracılar adı verilen kimyasalları salgılayan bağışıklık hücreleri olan mast hücrelerine ve bazofillere bağlanır. Bir kişi alerjene tekrar maruz kaldığında IgE antikorları mast hücrelerine ve bazofillere bağlanarak bu kimyasalların salınmasını tetikler. Bu kimyasal salınımı anafilaksi semptomlarına neden olur.

Anafilaksi ciddi bir tıbbi acil durumdur ve derhal tedavi edilmezse ölümcül olabilir. Anafilaksinin tedavisi epinefrindir (adrenalin). Epinefrin kan damarlarını daraltmaya, hava yollarını açmaya ve diğer anafilaksi semptomlarını tersine çevirmeye yardımcı olur.

Anafilaksi riski taşıyan kişiler EpiPen veya Anapen gibi bir epinefrin otomatik enjektörünü taşımalıdır. Bu cihazlar anafilaktik reaksiyon gösteren kişi veya başkası tarafından enjekte edilebilir.

Erken tanı ve tedavi ile anafilaksi yaşayan çoğu kişi tamamen iyileşir. Bununla birlikte, anafilaksi semptomlarının farkında olmanız ve siz veya tanıdığınız birinin anafilaktik reaksiyon göstermesi durumunda derhal tıbbi yardıma başvurmanız önemlidir.

Kaynak:

  1. Simons, F. E. R. (2011). Anaphylaxis: Recent advances in assessment and treatment. The Journal of Allergy and Clinical Immunology, 124(4), 625-636.
  2. Portier, P., & Richet, C. (1902). De l’action anaphylactique de certains venins. Comptes Rendus de la Société de Biologie, 54, 170–172.
  3. Lieberman, P. (2014). The basics of anaphylaxis. Current Allergy and Asthma Reports, 14(10), 471.
  4. Kemp, S. F., & Lockey, R. F. (2002). Anaphylaxis: A review of causes and mechanisms. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 110(3), 341-348.
  5. Simons, F. E. R., Ardusso, L. R., Bilo, M. B., & World Allergy Organization. (2011). World Allergy Organization guidelines for the assessment and management of anaphylaxis. World Allergy Organization Journal, 4(2), 13-37.
Facebook Yorumları