Tahmini okuma süresi: 2 dakika

“Ameloblastoma” terimi, dişlerde mine oluşumundan sorumlu hücreleri ifade eden “ameloblast” ve tümörü belirten bir son ek olan “-oma”dan türetilmiştir. Tarihsel olarak tümör ilk kez 1827’de Cusack tarafından ayrıntılı olarak tanımlandı.

Ameloblastoma, odontojenik epitelden kaynaklanan iyi huylu fakat lokal agresif bir tümördür. Dental lamina ve mine organının kalıntılarından kaynaklanır. İyi huylu olmasına rağmen ameloblastoma çevre dokuları istila ederek kemik tahribatına yol açabilir.

Klinik sunum:

  • Genellikle alt çene veya üst çenede ağrısız bir şişlik olarak ortaya çıkar ve alt çene (özellikle arka bölge) daha sık etkilenir.
  • Radyografik olarak, genellikle “sabun köpüğü” veya “bal peteği” görünümü olarak tanımlanan, multiloküler radyolüsent bir lezyon olarak görünebilir.
  • Yüz asimetrisine, ağrıya, dişlerin hareketliliğine ve yer değiştirmesine neden olabilir.

Türler:

  • Konvansiyonel (Solid/Multisistik) Ameloblastoma: En sık görülen tiptir.
  • Unikistik Ameloblastoma: Diş kistinin duvarından kaynaklanır.
  • Periferik (Ekstraosseöz) Ameloblastoma: Çene kemiklerini örten yumuşak dokularda oluşur.
  • Desmoplastik Ameloblastoma: Benzersiz histolojik ve radyografik özelliklere sahip nadir bir varyant.

Histopatoloji:

Histolojik olarak ameloblastomada fibröz stromada odontojenik epitel adacıkları görülür. Periferik hücreler genellikle sütunlu bir şekle sahip ameloblastlara benzerken, merkezi hücreler daha yuvarlaktır. Foliküler ve pleksiform gibi çeşitli histolojik alt tipler tanımlanabilir.

Tedavi:

  • İnvaziv doğası nedeniyle geniş cerrahi eksizyon tercih edilen tedavi yöntemidir. Basit enükleasyon (yalnızca tümörün çıkarılması) yüksek bir nüks oranına sahiptir.
  • Yaygın tümörler için, sağlıklı kemik sınırıyla rezeksiyon gerekli olabilir.
  • Kaldırıldıktan sonra yeniden yapılanma düşünülebilir.

Prognoz:

  • İyi huylu bir tümördür ancak agresif doğası nedeniyle, yeterince tedavi edilmezse nüksetme sık görülür.
  • Ameloblastik karsinoma malign dönüşüm nadirdir.

Tarih

Ameloblastomanın tarihi uzun ve karmaşıktır. Tümörün bilinen ilk tanımı 1827 yılında Cusack tarafından “adamantinoid epulis” olarak adlandırılmıştır. 1885 yılında Fransız doktor Louis-Charles Malassez bu tip odontojenik neoplazmı adamantinoma olarak tanımladı. Ameloblastoma adı nihayet 1930’da Ivey ve Churchill tarafından benimsendi.

İlk günlerde ameloblastomaların doğası hakkında çok fazla kafa karışıklığı vardı. Bazen kist veya sarkom gibi diğer tümör türleri ile karıştırılıyorlardı. Bilim insanları ameloblastomaların diş minesini oluşturan hücrelerden kaynaklanan iyi huylu tümörler olduğunu ancak 1930’lu yıllarda anlamaya başladılar.

1950’lerde ameloblastomaların anlaşılmasında büyük ilerlemeler kaydedildi. Bilim adamları, tümörü incelemek için elektron mikroskobu ve immünohistokimya gibi yeni teknikler geliştirdiler. Bu teknikler ameloblastomaların hücre biyolojisinin açıklığa kavuşturulmasına ve büyümelerinde rol oynayan genlerin tanımlanmasına yardımcı oldu.

Son yıllarda ameloblastomaların anlaşılmasında daha fazla ilerleme kaydedilmiştir. Bilim adamları tümör için radyasyon terapisi ve hedefe yönelik tedavi gibi yeni tedaviler geliştirdiler. Bu tedaviler ameloblastomalı hastaların görünümünü iyileştirdi.

Günümüzde ameloblastomalar hala nispeten nadir görülen bir tümördür. Ancak en sık görülen ikinci odontojenik tümördür. En sık mandibulada (alt çene) bulunurlar ve genellikle 20 ila 40 yaş arasındaki kişilerde görülürler.

Ameloblastoma tedavisi tümörün büyüklüğüne ve konumuna bağlıdır. Çoğu durumda tümör ameliyatla tedavi edilebilir. Ancak bazı tümörler radyasyon tedavisi veya kemoterapi gerektirebilir.

Ameloblastomalı hastaların prognozu genellikle iyidir. Erken tanı ve tedavi ile çoğu hastada iyileşme sağlanabilmektedir. Ancak tümörün tekrarlama riski çok azdır.

Ameloblastoma tarihindeki önemli kilometre taşlarından bazıları şunlardır:

1827: Cusack tümörü “adamantinoid epulis” olarak tanımladı.
1885: Malassez tümörü adamantinoma olarak tanımladı.
1930: Ivey ve Churchill ameloblastoma adını tanıttı.
1950’ler: Elektron mikroskobu ve immünohistokimyadaki gelişmeler ameloblastomaların hücre biyolojisini netleştirdi.
1970’ler: Radyasyon tedavisi ve hedefe yönelik tedavi, ameloblastomaların tedavisi olarak geliştirildi.
Bugün: Ameloblastomalar hâlâ nispeten nadir görülen bir tümördür ancak tedavi seçenekleri gelişmiştir.

Kaynak:

  1. Neville BW, Damm DD, Allen CM, Chi AC. Oral and Maxillofacial Pathology. 4th ed. St. Louis, MO: Elsevier; 2016.
  2. Reichart PA, Philipsen HP, Sonner S. Ameloblastoma: biological profile of 3677 cases. European Journal of Cancer Part B: Oral Oncology. 1995;31B(2):86-99.
Facebook Yorumları